16 Oca 2009

Gossip Girl

New York'un en zengin semtlerinden biri olan Manhattan'da yaşayan "kredi kartı limiti" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyen bir grup gencin öyküsünü anlatan bir gençlik-drama dizisi Gossip Girl...

Cecily Von Ziegesar'in aynı isme sahip kitap serisinden uyarlanmış TV'ye.

Zamanında haftasonları bölümlerini arka arkaya seyreylediğim efsanevi gençlik dizisi The O.C.'yi de yapan eleman sahiplenmiş Gossip Girl'ü de; Josh Schwartz.



Gossip Girl'de konu dizi ile aynı isme sahip ve kendisini göremeyip yalnızca sessini duyduğumuz bir kızın bloguna yazdığı dedikodular ile şekilleniyor.

Vee elbetteki bu diziyi de tavsiye etmemin nedenleri var:)

İşte diziyi seyretmeniz içi Nedenler silsilesinden sadece 5'i;

1. En zeki topluluk
Gençlik dizilerinde mutlaka bir zayıf halka bulunur. Ama bu kural Gossip Girl için geçerli değil. Blake Lively’nin canlandırdığı Serena van der Woodsen karakteri, adına yaraşır bir hayat sürüyor.
Leighton Meester’ın kalbi kırık kukla hüznü, karakteri Blair Waldorf’u klişe bir sürtük olmaktan kurtarıyor.
Jenny Humphrey (Taylor Momsen) ise Blair’in o paralı pullu yaşamına bir darbe gibi…
Dizide delikanlıların da gölgede kalmak gibi bir niyetleri yok. Chace Crawford’ın canlandırdığı duygusal Nate ve Ed Westwick’in oynadığı küstah Chuck karakteri ayrıcalıklı yaşamların emsalleri. Penn Badgley, Dan Humphrey rolünde epey başarılı bir iş çıkarıyor. (Dizinin ebeveynleri Matthew Settle ve Kelly Rutherford da çok inandırıcı.)

2. Tatlı ses yılanı deliğinden çıkarır
Dizinin anlatıcısı Kristen Bell, arkadaşlık hatlarındakiler gibi dinlemek için karşılığında para ödemek zorunda olmadığınız belki de en seksi sese sahip. Blair’in “Ne kadar zamandır iyi olmaya çalıştığının hiçbir önemi yok, kötü kızı baskı altında tutamazsın” sözünü tekrarlarken ya da pazar brunch’larını anlatırkenki -”Şampanya ve kıyafet zorunluluğu… En yakın arkadaşlarımızdan 100 tanesi”- ses tonu kesinlikle çok güzel ve keyifli tınlıyor.

3. Bu sınıf çok klas
Bu stilize gençler göbeği açıkta bırakan bluzlar ya da bol pantolonlar yerine; smokinler, fırfırlı elbiseler ve saç bantlarını tercih ediyor. Serena, etnik detaylarla süslü şık giysilerin spor giysilere kıyasla daha ilham verici olduğuna inanıyor.

4. Teknolojiyle iç içe yaşamlar

Cep telefonundaki resimler, mesajlar, Guitar Hero kapışmaları, internet blogları... Şimdiye kadar hiçbir şov gençlerin teknolojiyle iç içe hayatlarını bu kadar açık bir şekilde gözler önüne sermemişti. Serena’nın sürpriz dönüşü ve Nate’in gizli işlerinin görüntülenerek ifşa edilmesini, gençlerin ellerindeki teknolojiyi nasıl imha silahlarına dönüştürdüklerinin güzel bir örneği olarak izleyeceğiz.


5. iPod’larımız hiç bu kadar mutlu olmamıştı!
Josh Schwartz’ın gençlik dizilerinin ilki, The O.C. gibi Gossip Girl de müzikleriyle hemen dikkat çekiyor. Ancak bu kez emo grupların yerini Rihanna ve Justin Timberlake aldı. “The O.C.’nin indie rock için yaptığını, pop için yapma gayretindeyiz” diyor Schwartz, gelecekte bir Gossip Girl soundtrack’inin çıkacağının ipuçlarını verirken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız önemlidir.