24 Haz 2009

Karasu, Sakarya

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Karasu’dan; “Bundan 300 sene evvel Karasu Köyü’de kurulmuştur. İzmit Sancağı’nın Kandıra Kazası’na bağlı bir kasabadır. Halkı çoğunlukla kömür taşımacılığı ve balıkçılık yapmaktadır” diye söz eder...

Marmara bölgesindeki Sakarya'ya ait bir ilçe Karasu.

Karasu ile tanışmam aslında 12 ay önce kadar oldu. Bu aynı zamanda yaklaşık 40 gün sonra eşim olacak adamla tanışmama rastlar. Bilfiil gidip tanışmam ise Haziran ayının 24'üne rastlıyor, Kalbe Nefes'te tanıştık Karasu ile...

Karasu alabildiğine sahil, alabildiğine sohbet. Gezip gördüğüm bi çok küçük ilçeden "ben farklıyım" diye bağırarak ortaya farkını koymak ister gibi gülümseyen kaldırımları, binaları, insanları. Çok sessiz çok sesli çok canlı ama aynı zamanda çok sakin. İstediğin bu'ysa; sana bunu veriyor, o'ysa sana onu...

Belki bi ilçeye duygusal bağlar beslememimn sebebi, en sevgili insanın buraya beslediği sevgiden ileri geliyordur, gelsin .

Efendim Karasu'yu hiçkimsenize tavsye etmiyorum gitmeyin görmeyin giderseniz de pek fazla kalmayın, kalmayın ki tadını çıkarmak bize kalsın, oraları koklamak, toprakların bekaretini bozmak bize kalsın bize yakışsın...

***
Karasu Belediyesi:
Karasu şehir ve arkadaşlık sitesi
Karasu Şehir Portalı

***
Karasu Beldeleri:
Darıçayırı, Kurudere, Yuvalıdere ve limanı olmayan belde Limandere.


Daha Büyük Haritayı Görüntüle



***
Sakarya

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük küçük kainat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş; suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümlü gerçek; Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu'nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl KISAKÜREK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız önemlidir.